Orta Anadolu'nun bozlak ustalarından Hacı Taşan'ın türküleri arşive alındı

SAZDAN SÖZE ABDAL MÜZİĞİ

 

Feryal Öney / 05.01.2000, Özgür Bakış

 

 

'70'li ve '80'li yıllarda radyolarda sıkça duymaya alışık olduğumuz mahalli sanatçı Hacı Taşan'ın ismi, türkülerini severek dinlediğimiz Keskin yöresiyle özdeşleşmiştir. Keskin ve Kırşehir türkülerinin bize anımsatacağı birkaç isimden biri de Hacı Taşan'dır. Şimdi otuzunda, kırkında olan çoğu türkü dinleyicisi onu bilir...

Kalan Müzik Temmuz ayında Arşiv Serisi'nden "Allı Turnam" adlı bir Hacı Taşan albümü çıkartmıştı; Ekim ayında da "Yüce Dağ Başında" ve "Çok Zaman Sabrettim" isimlerini verdiği iki albüm sürdü piyasaya. Bu üç albümde, neredeyse Hacı Taşan'ın hayattayken kaydedilen bütün türkülerini bulabiliyoruz. Arşiv Serisi'ndeki diğer albümler gibi, bu albümlerin de yeni kuşak dinleyicilere ulaşması, müzisyenlere kaynaklık etmesi bakımından önemli olduğunu belirtmek gerekiyor.

Bayram Bilge Tokel, "Allı Turnam" albümünün kapağı için bir yazı hazırlamış; Hacı Taşan, doğup büyüdüğü yer, çevresi ve yetiştiği ortam hakkında merak ettiklerimizi -sınırlı da olsa- öğrenebiliyoruz. Keskin'e bağlı Hacıali Obası ("Hacelobası" olarak da söylenir) köyünde 1930'da doğan Hacı Taşan, aslen Kırtıllar köyünden... Kırtıllar, o yıllarda Abdal Aşireti'nin yoğun olarak yaşadığı köylerden biri (büyük bozlak ustası Muharrem Ertaş da buralı ve Neşet Ertaş'ın doğum yeri de Kırtıllar).

Abdal Müziği'yle ilgili araştırmalarıyla da tanıdığımız sanatçı Erol Parlak, kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle anlatıyor Abdal Aşireti'ni: "Abdal Aşireti'nin başlıca yerleşim alanları Çukurova, Çukurova'nın Toroslar'a bakan kesimi, Orta Anadolu, Doğu Anadolu'nun bir bölümü. Aşiretin menşei hakkında çok değişik fikirler var; Afganistan dolaylarından Hindistan'a kadar uzanan çizgiden yayıldıkları ve işlerinin özellikle çalgıcılık olduğu biliniyor. Müzik dışında işlerle de uğraşıyorlar; Anadolu'da yaz boyunca geziyor, hem çalgı çalıp düğünleri şenlendiriyorlar hem de sünnetçilik, kalaycılık, sepetçilik işleri yapıyorlar.

Müziğin sergilendiği yer iki türlü: biri düğünler, diğeri de kendi aralarında yaptıkları muhabbetler... Özellikle tabii düğünler bu işin pazan olduğu için yüksek sesli aletler kullanıyorlar: Davul, zurna, bağlama ve çeşitli halk aletleri. Son dönemde kemanı da görüyoruz. Benim araştırmalarıma göre keman, Abdal Müziği'ne Orta Anadolu'da yaşayan Ermeniler vasıtasıyla girmiş. Kırşehir'de Kuşdili Mahallesi'nde yaşayan Ermeniler var, onlar da kemanla bozlak çalıp söylerlermiş, ortak bir zevki taşıyorlar karşılıklı etkileşim sonucu...”

Sazı çok seven bir ana ile yörenin ünlü davulcularından olan Abdullah Çavuş'un dört çocuğundan biri olan Hacı Taşan, on iki yaşında başlıyor saz çalmaya. Babası, o zamanlar yörenin en namlı ustalarından olan Yusuf Usta'ya iyi bir saz yaptırıyor ve tutuyor elinden küçük Hacı'nın, o günlerde Seyfeli (daha sonraki adı Barak) köyünde oturan büyük bozlak ustası Muharrem Ertaş'a (yakın akrabadırlar aynı zamanda) çırak veriyor; böylece Hacı Taşan, bu müziğin tek ve en etkili eğitim şekli olan çıraklığa başlıyor ustanın yanında. Çekiç Ali ve Neşet Ertaş gibi sanatçıların da ustası olan Muharrem Ertaş, Hacı Taşan'ı yanına alarak bugün hâlâ bu müziğin hem öğrenildiği hem de en çok icra edildiği mekan olan düğünlere götürüyor.

1970'lerden sonra, önce radyo ve plak, daha sonra da kaset ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarını kullanarak daha geniş bir pazara seslenme imkânına kavuşuyor yöre sanatçıları. Kendiliğinden oluşan mahalli şöhretin dar kalıplarını kırarak geniş kitlelere ulaşan -hatta tüm Türkiye'ye seslenen- o yöreye mensup ilk mahalli sanatçı Hacı Taşan oluyor.

Sanatçı kişiliğinin oluşmasında Muharrem Ertaş'ın etkisi bilinmektedir. Bunun yanında Keskin'li olması da tarzını önemli ölçüde etkilemiştir. "Keskin Orta Anadolu'nun en zengin halay bölgelerinden biri olduğu kadar, bu halayların eşlik sazı olan davul zurnanın da en iyi icra edildiği yörelerden biridir. Hacı Taşan'ın saz çalma ve türkü söyleme üslubunda da bariz bir davul zurna tesiri vardır" diye yazmış Bayram Bilge Tokel albüm kapağına ve eklemiş: “Keskin, coğrafi konumu ve bu konumdan kaynaklanan kültürel zenginliğini müzikal zenginliğe dönüştürebilecek bir sanat potansiyeline her zaman sahip olmuştur. Yöredeki Alevi Bektaşi kültür birikimini de kendi kültürel potasında eriterek başarılı sentezlerin ortaya konduğu Keskin musiki folkloru..." Belki de bu yüzden, Hacı Taşan'ın repertuvarında semah, halay, oyun havası, bozlak ve ağıt birliktedir. Hocası olan Muharrem Ertaş'la karşılaştırıldığında, çok güçlü ve parlak bir sese sahip olduğunu söyleyemeyiz ama onun asıl önemli yönü, farklı formda birçok türküyü belirli bir üslupta çalıp söylemiş olmasında.

"Allı Turnam" albümünde, bahsedilen formların hepsinin olduğu görülür; "Bugün Ayın Işığı", "Arzu Kamber Halayı", "Pencereden Bakıyor", gibi halay formundaki türkülerin yanında "Cerit Bozlağı", "Açtım Perdeyi de Gördüm Yüzünü", gibi bozlak formunda; "Giden Ay Tutulur mu", "Billur Piyalem", "Açıl Ey Ömrümün Varı", "Ne Güzel Yakışmış", gibi oyun havası formunda ve Keskin Semahı gibi semah formunda türkülerin bir arada bulunduğu görülmektedir. Sadece albümü dinleyerek bile Hacı Taşan'ın zengin repertuvarını; Keskin yöresinin coğrafi konumundan kaynaklanan kültürel zenginliği görmek mümkün.

"Yüce Dağ Başında" ve "Çok Zaman Sabrettim" albümleriyle birlikte, Taşan'ın -neredeyse- bütün kayıtlarına ulaşılmış. "Yüce Dağ Başında" albümünün ikinci türküsü, müziği Hacı Taşan'a ait olan ve ondan dinlemeye alışık olduğumuz "Özleyip Kırşehir" türküsü. Albümdeki sözleri Âşık Hüseyin'e ait olan "Ben de Şu Dünyaya Geldim Geleli" türküsü sevilen türkülerden. Daha çok Muharrem Ertaş'tan bildiğimiz "Mezar Arasında" ağıdı da bu albümde yer almış (Muharrem Ertaş'ın Hacı Taşan üzerindeki etkisi burada da hissediliyor).

Albümlerin hepsinden burada bahsetmemize imkân yok ama şunu söyleyebiliyoruz: bu albümler, Hacı Taşan'ın sesini, repertuvarını, Abdal Müziği'ni, Keskin yöresindeki kültürel zenginliği (yörede söylenen türkülerin farklı müzikal formları içinde barındırıyor olması gerçeğini) yeni kuşaklara ve müzisyenlere ulaştırabildiği için önemli; her müzisyenin ve müzikseverin arşivinde bulunmalı.

 

<< diğer yazılar